KELİMELERİN GÜCÜ ;
Sahip olduğumuz
herşey kelimelerle bizimdir;isteklerimiz;arzularımız;duygularımız...Fiziksel
gerçekliğide yanında barındırır.Mana olan maddeye geçiş yapar ; aralarında
güçlü bir bağ kelimeler vardır...Kelimeler üzerine et kemik giymiş duygu
düşünce yapılarıdır; tercihlerimizdir..
Aklımızdan
kendimizle ilgili negatif düşünceler geçtiğinde kendinize;önem verdiğiniz
birine bunları söyleseydim diye sorun.Bu sözler onlara kendilerinidaha
iyimi;yoksa daha kötümü hissettirirdi.Kendinize teşvik edici sözler söyleyin ve
böylellikle duygularınız değişsin.
Amaç hep üzümü
yemek bağcıyı kendimizi dövmek değil ya;kendimize çok haksız ve kırıcı değilmiyiz...bilinç
ve bilinçaltı bizim bütünlüğümüzü oluşturuyorsa bilinç elinde anahtarları olan
bekçi; bilinçaltı kapının ötesindeki yönlendiğimiz yoldur.Sadık hizmetkar
bilinçaltı ,bilinç vasıtasıyla kullandığımız kelımelerle( içsellestirdiğimiz )
sahip olduğumuz hayatın kendisi oluyor.Bu kısır döngü hep kendi çevresinde
döner; taki alınacak cesur kararlara ve üst üste yapılacak davranışlarla bu
döngüden çıkılır
E birde bu
kelimelere nefes lazım duymamız ve duyurmamız için ;bir nefesle varız bir
nefesle yokuz.Arada cıkan kelimlerle varoluruz.O duygu düşünce biziz
.Yapacağımız nefes calışmaları bizi her zaman kar hanesine yazılacaktır hayatı
kontrolumuzu artıracaktır..
BİR FARK YARATMAK!
Brooklyn koprusunde, bir bahar gunu, kor bir adam
dilencilik yapiyormus.
Dizlerinin dibine bir tabela koymus. Uzerinde
_DOGUSTAN KOR_ yaziliymis.
Herkes dilencinin onunden gecip gidiyormus. Bir
REKLAMCI bunu gormus.
Tabelayi almis arkasina bir seyler yazmis, oldugu yere
tekrar birakmis.
Ne olduysa olmus..... Gelip gecen ve bu tabeladaki
yeni yaziyi okuyan herkes, baslamis dilencinin onundeki sapkaya, habire para
atmaya....
Bir cumle yetmis onca kisiyi etkilemeye ve dilencinin
sapkasinin kisa surede agzina kadar parayla dolup tasmasina...
GUZEL BIR BAHAR GUNU... AMA BEN BAHARI GORMUYORUM…
KİGEM
Her kelimenin kendine özgü bir etkileme gücü vardır. Bu güç sadece kelimelerin yüklendiği anlamlardan ve
kelimelerin yapılarından kaynaklanmaz. Kelimelerin, kullananlara, okuyan ya da
duyanlara göre farklı etkileri olabilir.
Kelimelerin sözlükteki güçleri ile sayfalardaki
güçleri farklıdır.
Yazarlar kelimelerin gücünü güç katabileceği gibi
kelimelerin anlamlarını da boşaltabilir. Yazarlar bunu nasıl yaparlar? Bunun
belirli reçetesi yok. Kelimelerin cümlenin içindeki sırası; kelimenin içindeki
cümlenin paragraftaki yeri, paragrafın metindeki yeri… vb. durumlar kelimenin
gücünü etkiler. Konu, tema da kelimelerin gücünü etkiler. Dahası var; zaman,
ortam, anlatım özellikleri… vb. özellikler de kelimelere hayat verebilir.
Kelimelere ses unsurları, görsel unsurlar yüklenerek
izleyenlere istenilen etki yaratılabilir. Bu unsurların etki dereceleri farklıdır. Genel olarak, sırf örnek
olsun diye ölçüler verenler oluyor; özellikle eğitimciler bu örnekleri sıralıyor:
İnsan okuduğunun %20 sini sonradan hatırlar; insan gördüğünün %30’unu sonradan
hatırlar. Hem okuduğunun, hem gördüğünün % 50 sini; bizzat yaptığının %70 ini
sonradan hatırlar. Bu rakamlara kafayı takmayın. Zaten tam olarak da hatırlamış
değilim. Gelmek istediğim nokta kelimelerin ses ve görsel unsurlarla etki
güçlerinin artırıldığıdır. Yukarıda değinmiştim ortam ve zaman öğeleri de
kullanılıyor. İnsan psikolojisinden yararlanarak ön hazırlık çalışmaları da yapılıyor.
Bu çalışmalar en çok da reklam sektöründe görülmektedir.
Reklam sektörünün kolları çok uzundur. Sadece
ticarette değil siyasette de reklam ön planda. Reklamın yapıldığı alanları
saymaya gerek yok. “Reklam nerde yok ki?” deyip kesmek en iyisi.
Siyaset manevi değeri çok yüksek olan bir kurumdur. Siyasetçiler de kendilerini menfaat beklemeksizin
ulus hizmetine adayan kişilerdir. Reklam da nihayet bir duyurma, bilgilendirme
hizmetidir. Durum böyleyken biz hep yanlış algılıyoruz. Sanki kendimizi kandırılıyor
hissediyoruz. Bizleri kandıranlar yok mu? Olabilir. Ama bunları istisnadır. İstisnalar
çoksa o zaman korkulur. Neyse, biz siyaset hakkında da reklam hakkında da
bir hüküm verebilecek kapasitede değiliz. Bizler hüküm versek de vermesek de bu
kervanlar yürüyor. Yürüsün bakalım. Bakalım bu yollar eskir mi? Biz
kelimelerin gücünü kavrayabilirsek beyinlerimiz kolay kolay yıkanamaz; o
zaman da kervanlar yola çıkamaz.
Kelimelerin gücü hakkında hatırlatmalarda bulundum. Ne
derece etki bıraktığımızı bilemem. Aynı şeyleri ünlü biri söylemiş olsaydı etki
her halde çok daha fazla olurdu. Demek ki, söylemeyi unuttuğuz bir şey daha var
kelimeleri kimin söylediği de önemlidir. Reklam sektörü bunun farkında.
Kelimeler nefesle
duygu ve düşünce olarak et ve kemiğe bürünür adeta .Ancak her zaman tercihlerimizdir ama bunu kabul
etmeyiz ;oki bizim mutluluğumuz mutsuzluğumuz; huzurumuz veya huzursuzluğumuz
gibi gibi... O güzel şarkı sözleri şiirler birkaç sözden ibaret ancak bir
kurşundan daha etkin kılıçtan daha keskin.İnsan kendi gerçegini kendi cennetini
veya hapisanesini kendisi yaratırıyor...
Ve son söz mutluluk
varılacak bir istasyon değil;tercihli bir yoldur yani tercih edilen alıştığımız
kelimelerdir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder